8 Mayıs 2012 Salı

"Man Made God" 1. Kısım

"İnsan yapımı tanrı" ya da "Tanrı'yı insan yarattı" şeklinde çevirilebilir. İsveç'in ünlü death metal gruplarından Inflames'in sevdiğim bir şarkısıdır. Enstrümantel olduğu için ne aktarmaya çalıştıkları çok göreceli tabi ki fakat çevirisi yazdığım şekliyle yapılabilir.

Benimle ilgisine gelince, bu şarkı ismnin düşüncelerimin en temelini oluşturduğunu söyleyebilirim. Bence bozulmanın başlangıç noktalarından birisi budur.

Ben, doğdukları şekliyle, kendi vücutlarıyla, ya da doğuştan gelen doğal silahlarıyla hiç bir şey yapamayan insanların sığınma iç güdüleriyle oluşturdukları bir yalan olduğunu düşünüyorum. Ve bu yalana gönüllerinden inanıp çağlar boyu yeni nesillere aktarmışlar. Sonunda bu ne olduğu belirsiz garip modern insan oluşmuş.

İnsanoğlu varlığının en başında diğer hayvanlar gibiydi. Ama en korkağı, en aşağılığı idi. Diğer canlıların kendisine ulaşamıyacağı yerlerde yaşardı, çünkü korunmak için hiç bir silahı yoktu. Bir fareden çok daha kolay bir yemdi. Hız yok, güç bir koyun kadar bile değil, güçlü bir çene ve ya kuvvetli pençeler hadi en kötü ihtimalle iri bir cüsse bile yok. Fakat bunların yanında arızaları çoktu.

İşte bu noktada bir araya gelmeye başladılar. Çünkü hayatta kalmalarının tek yolu buydu. Fakat dünya üzerindeki diğer bütün canlılara göre daha sorunluydular. Tek başına bir hiç olan insan, bir araya geldiklerinde ilk iş olarak diğer canlıların yaşamlarına tecavüze başlamışlardı. Taklitçiydiler. Pençeleri olmadığı için pençeye benzeyen silahlar yani saplanacak aletler yaptılar. Örneğin hızları olmadığı için hızlı gidecek okları yaptılar. Doymak için avlanmıyorlardı. İhtiyaçlarından daha fazlasını öldürüyorlar ve bunları depoluyorlardı. Hırs denilen arızaları vardı çünkü. İşte bu yüzden dünyadaki her canlı türü sadece kendi fizyolojik özelliklerine uyacak iklim ve coğrfyalarda yaşayabilirken insanoğlu her yerde yaşamaktadır. Doğanın kuralına uymak aklından bile geçmez. Doğayı kendine uydurmak ister. Dünyanın tek efendsinn kendisi olmasını ister.

Fakat diğer canlı türleri de yeterli değildi. Ego olarak isimlendirilen insan arızalarından bir başkası yüzünden birbirlerine üstünlük kurmaları gerekirdi. Türün devamı için doğru adayları bulup çiftleşmek yeterli değildi. En iyisini bulduklarında kendilerine saklamaları gerekirdi. Erkek olanlar güzel dişiyi kendilerine saklamalıydılar... Dişiler ise karınlarını sorunsuzca doyuracak daha fazla erzak depolayabilen ve haliyle bunları korumak için daha güçlü olan erkeği kendilerine almaları gerekiyordu.

Bunun yanında algı yetenekleri inanılmaz derecede düşük olduğu için. Doğada kendileri hariç tüm canlıların anlayıp barışık oldukları doğa olaylarından korkmaya başladılar. Örneğin gök gürültüsünden ürken yılan görülmüşmdür hiç?

Önce bunlardan korktular. O kadar korktular ve anlamadılar ki. Bunun ancak kendilerinin hayal bile edemiyeceği kadar üstün bir güç olduğuna inanmaya başladılar. Fakat algı yetenekleri o kadar kıttı ki...

Önceleri, birleşmelerine ramen öldüremedikleri hayvanların bu garip felaketleri getirdiğine inandılar. Mesela güçlü bir öküzün tanrı olduğuna ve kendilerine her kızdığında onu mutlu etmek için bir adakta bulunmaları gerektiğine karar verdiler. Kendilerinin yarattığı bir düşünce olduğu için, bu üstün gücün de kendileri gibi bedavadan gelen yiyecekle memnun olableceğine inanıp erzaklarını tapınaklarında heba ettiler.

Ego o kadar büyük ama aynı zamanda zeka o kadar kıttı ki... Yiyeceklerin yetmediğine karar verip birbirlerini kurban vermeye başladılar.

Başlarda insan dünyaya getirme yeteneğinin tek başına kadına mahsus olduğunu sandıkları için kadınların sözü geçiyordu. Ne zaman ki erkeksiz çocuk da olmadığını anladılar, kadınların elinde hiç bir silahları kalmadı. Semirtilip pohpohlanan kadın liderler alaşağı edilip yerine güçlü erkekler geçmeye başladı.

Her erkeğin kendileri için aldığı kadınları, diğerleri kıskançlıklarından dolayı kirlenmiş gibi gördüklerinden bekareti icad ettiler. Dünyada bakirelik ile onurlandırılıp ya da bakire değil diye aşağı görülern tek dişi türü insandır. Bakire olan kadınları daha çok sevdiler. Çünkü daldan koparılmış taze bir elma gibiydi erkekler için. Ve bunu daha değerli kıldılar.

Büyük güç konusuna dönersek, en değer verdikleri bu bakire kızları kurban olarak sunmaya başladılar. Yetmedi birden çok insan sunmaya başladılar. Fakat bu kendi nüfuslarını azaltıyor ve gruplarını diğer canlılara karşı yeniden savunmasız bırakıyordu. Birlikte yaşamaya başladıklarından beri inlerinden çıkıp düzlüklerde, ormanlarda, nehir kenarlarında özgürce yaşamaya başlamışlardı. Bu özgürlüğü kaybedemezlerdi.

Bu yanlışa paralel olarak ikinci en büyük hata olan diller doğmaya başlıyordu br yandan. Birbirlerinden ayrı coğrafyalarda ya da aynı bölgede birbirinden habersiz yaşayan insanlardan bir grup bir şeye örneğin "a" derken diğeri "o" demeye başlamıştı. Birbirlerini anlama yetenekleri yoktu. Ya da vardı ve geri zekalılklarından dolayı unutmuşlardı. Örneğin şu an japonyada doğup büyümüş bir köpeği afganistandaki bir köpekle karşılaştırsak sorunsuz anlaşabilirler değil mi? Hatta doğru mevsimde buluşturursak saniyeler içinde hiç zorlanmadan birbirlerine alışıp çiftleşirler. Çünkü birbirlerini basitce anlarlar. İfade için kopleks ses kümelerine ihtiyaçları yoktur.

Fakat insanlar enerjilerinin bir kısmını dil denilen bu ses kümelerini geliştirmeye odakladılar. Bunun sonucunda birbirlerini anlamayan ilk hayvan türü ortaya çıkmış oldu. İletişim kurup aslında aynı canlı olduklarını anlamadıkları için Büyük gruplar küçüklerini avladı. Küçük grupların güzel kadınları büyük gruplarda kadın bulamayan erkeklere eğlence olurken. İlk avlanan erkekler de yüce öküzleri için topluca kurban verilmeye başlandı.

Daha çok ürüyorlar, daha fazla küçük kabileyi yok ediyorlar. Bir öküz için daha fazla insan katlediyorlardı. Ama anlamadıkları doğa olayları durmuyordu. Öküz çok sinirliydi.

Bu sırada aslan pençesi büyüklüğünde silahlara karşı aynı silahlarla karşı koymaya çalıştıkları için sürekli yenilen küçük kabileler sayı üstünlüğünü azaltıcak daha büyük silahlar geliştirmek zorunda kaldılar.

Büyük grupları yenip kadınları kendilerine aldılar, yakaladıkları erkekleri de yüce gergedanlarına kurban ettiler. Büyük gruplar yeni büyük silahları öğrenip daha büyüğünü yaptılar. Ve içlerinden biri bir gün öküzü öldürdü.

Bu nasıl olabilirdi. Yüce öküz nasıl ölürdü. O zaman anladılar ki. Keramet öküzde değil yıldırımda selde, güneşte, dağda yani kısacası kendi güçleriyle aşamadıkları şeylerdeydi. Yüce öküz gitmişti ama yerine yüce dağ, yüce nehir, yüce deniz, yüce yıldırım, yüce güneş, yüce gökyüzü gelmişti.

İşte bu nokta düzenin değişip düzülenin değişmemesinin kabul edilişinin ilk adımıdyı. Bir güç gitmiş, yerine birden fazla güç gelmişti fakat bakireler ya da köleler bu yeni güçler için yine katlediliyorlardı.

2. kısımda kaldığım yerden devam edicem...



23 Nisan 2012 Pazartesi

Alternatif Giris

Not: Klavyemde Turkce karakterler olmadigi icin ortaya cikan garip Turkce icin ozur dilerim.

Giris yazisinda bu blogda hakkinda ön bilgi vermek istiyorum.

Bu konuda yazmaya baslamadan once yillar boyu suren gozlemlerimin sonucunda kendime gore vardigim sonuc, insanlarin kullandigi mevcut yontem, icat, dusunce, kural ya da insanligi insan yapan ne varsa yanlis oldugudur. Bu blogu acmamdaki temel neden bu yanlislari tartismaya acmak istememdir.

Bilinen ilk insansi fosilin 3.2 milyon yillik oldugunu dusunursek, Insanligin su an geldigi noktadan cok daha ileride olmasi gerektigini dusunuyorum. Bunu engelleyen en temel etkenin de her nesilin kendinden onceki nesillerin urettiklerini kendine temel edinmeye calismasidir. Zaten var olan bir seyi gelistirmenin, yenisini yaratmaktan cok daha kolay oldugunun farkindayim. Bu sekilde de belkide mikro olcekte atilimlar oldugunun farkindayim fakat yine de bu konudaki gorusum, normalde cok daha iyi seyler olabilecekken bazi kaliplar yuzunden kendimizi asamadigimizdir.

Blog adresi "Alternative Idea" dan turemistir. Zaten cok da ugrasmadim turetirken. Biraz kirptim o kadar. Blog basligini ingilizce yazmamdaki amac ise bu sekilde daha dikkat cekici olacagidir.

Bu blogda yazacagim her sey, gozlemlerim sonucu olusan kendi fikirlerimdir. Hic bir zaman boyle olmasi gerekir seklinde bir fikir dayatmasi yapmiyacagim. Amacim ortaya attigim konularin ozgurce tartisilmasi ve belki bu noktadan hareketle uluslararasi duzeyde kabul gorecek yeni ve olgunlasmis teorilerin filizlenmesi ve ayrica  boyle bir tartisma ortami bulan ve bununla ilgilenenlerin yeni fikirler ortaya atmasi ve bunlari hep birlikte tartismamizdir.

Bu arada belirtmek isterim ki ben hic kimseyim. Ayni zamanda da herkes gibi bir kalp bir beyinim. Dusunebileceklerimin ve yapabileceklerimin kendimce sinirsiz olduguna inaniyorum. O yuzden bir seyler yapmaya bir yerden baslamak istedim.

Acikcasi ulkemizde boyle bir bloga ilginin inanilmaz derecede az olacagini dusunuyorum. Bu gune kadarki gezdigim ulkelerdeki sex hikayelerimi yazsam cok daha populer bir blog olacaginin farkindayim fakat ben kendime ayirdigim bu sayfada fikirleri tartismak istiyorum.